5 Ocak 2011 Çarşamba

o da

orda dolup taşan bir oda var, insanlara yer var, faşistlere ve pasta böreğe, orda el işi göz nuru, orda canlar var, orda bahçeler görünüyor,orda devrime kucak açabiliyor insan, orda gözleri ağlamaklı ve sinirli insanlar, bedava çay , bedava dinlemek için kuyudan akan suyu,  beklerler bir yaz boyu, ve gülümsemesini bedavaya getirebilir herkes. bir köşede sessizce düşünür , diğerinde su içebilirsin, bir gün suç işleyip, bir gün bağırabilirsin elini masaya vurup. mesela paltonu asabilirken endişe etmene gerek yoktur nasılsa yetişir miyim diye cumaya, sonra hep bir ağızdan hücum eder, hep bir ağızdan bakarız kimsesizliğimize, sonradan sonraya anlarız ki bu bir kefendir üstümüze uyan, kalıplarımıza uyan,
orda dolup taşan bir oda var, ama hiçbir görev yok ,elele tutuşmak yok, ismiyle hitap etmek yok kimseye, kanatlanmak uçmak ve kurşun sıkmak habire yasak bu odada, ama istersen anahtarını kaybedebilirsin arada sırada, tutuklanabilirsin istersen, nezaket gösterileri ve şiir okuyabilirsin içinden, bir şarkıya eşlik edersin de ama, şarkı söyleninceye kadar bir müddet komünist olabilirsin, yani kaldırımlar bulunsaydı etrafta, rengarenk çiçekleri çizebilirdin her yere belki de, ve imkan tanısalar mal mülk sahibi bile olabilirdin artık niyeyse,  ama olsaydı inanın bu çok daha kötü koşullar altında bir kış geçirmemize sebebiyet verirdi, birisi kalkıp şikayet ederdi sizi büyüklerine, biri sizden paket lastiği isterdi ki buna hakkı olabilir pek tabii, birisi ölebilir de pek tabii, buna bir gerekçe bile sunabilirdi, mazeret gösterebilirdi.
zaten toplasan, kimi insanların hayatlarının üstüne oturmuş 17 sandalye çıkacağına göre bu odadan, bir bozuk bilgisayar kasası, benim asabım ve bira kutuları sığacağına göre, üstelik kimse sarhoş olmadan, üstelik bazısı evli ve dul, bazısı elinde tabancasıyla çıkıp gireceğine göre, büyük ve geniş bir dağın kalesine kurulmuş gibidir bu oda. ve kaç hamile kadın sığar ama bu konuya daha da gelmeyelim çünkü ellerimiz yara bere, ve paltolarımız sığar unutmayın bunu, çıkar sonra biri edebiyatı da sığdırır, sonra herkes lafını sakınır da sığdırır, ayakkabılar sığar ve yazılı tarihleri atılır sık sık, aynı zamanda uzun, aynı zamanda fotokopi kağıtlarının savrulduğu kahverengi bir savaştan kalmış desenleriyle bir masa kalmıştır burda ve yerleşmiş içimize, yerleşmiş odalarımıza, ciğerlerimize sinmiş tozu toprağı, görüntüsü ve acısıyla sığmış aşklarımıza, desteğini yitirmesine rağmen yıkılamamış bir türlü, ve azap içinde olduğu belli edilmesin diye zorla hayata tutturulmuş işte gövdesi boyunca,
ama orda öyle mahzun durma, soluk alamam
orda öyle nevroz kutlar gibi şen, ki nerdeyse arkamdan kapıyı kilitleyecekmişsin
kilise kadar sessizce bakarsın ölümün içinden,
bir Pazar günü elbet önüme çıkarsan anneler kızlarına kal gitme der,
oğullar tutuklanır sarhoş bile olmamışlarken
ya hiç düşünmez misin kımıldarsa bir dağ
ya ben sana aşık olsam bize gelir misin akşama,
böyle sen konuş ki bahar gelsin
içine bir babanın söndürdüğü sigarasından yayılmış akşamlar
akşamında ezanlar dinlensin ve ezan sesiyle birlikte taşlarken bir çocuk orduları
sen konuş, konuş ki ayıp olmasın
hakça bir kötek at bize


sen iyice bir bize baksan anlardın ne derin sıyırmıştı bıçak ikimizi
sen bana bir omuz olsan üniformalarımı özlerim ateşten düşünce bir pınar