14 Ekim 2011 Cuma

yolda gördüğüm bir serçeyi ağaca bağladım

ne bileyim belki bir trendesin seni indirecekler
güneş ne bileyim çıkmış bir pencerenin bir damına
kitapları tanıyan soğumuş bir üslup var
yerden kırk bin metre uzak ve güya rahatsın
rakı içsek belki o kadar güzel
şarkı dinlesek öyle o kadar gece
ve daha sen dünün koynunda yatarken
bir başkası olan ben çoktan halkalıdayım
sen hiçbir trenden nasıl çıkıldığını görmedin malatyaya
askılarda bekleyen gençliğim takım elbiseli
yemin ederim bu sandığın ben olmalıyım ki
nicedir beklerim kurbağalar yağmasa da
şimdi ikimiz olsak bir kedi
şimdi iplikten olsak ve hür
yani ikimiz olsak yarını güneşli bir hamak
ve de otellerin perdesiz içe kapanıklığı
vede  taşrasız bir uzak ama
kalalım desem kalmayız bilirim


bir kağıda yazılı camdan dışarısı görünür
elmalar yenir güzel günler göreceğiz
yanımızda telaşlanmış eylülün moru
ve alışkanlık olmuştur rüzgarın beni sokması
bak her yerim şişik bir yerim buruş
oysa hikayede geçen bir patronmuş
kovalatan ve cezaya uğratan beni
sanki sanıklar bizden değil
sanki sen gitmezsin bir kuş görsen
sanki benden kopardığın kazak
sanki ilhan irem ve sanki sevinç
o halde neye yarar mavi bir bakış
anamın ekmeği şiirlerdeki şair
bi isim mi verdiler ki bize
bir nehir mi geçti susadığımız ormandan
ya da ne bileyim ki senin adın
kaçırılmıştır da bir faytonla
bir işçiye bağırır tonda
çağırıyorsundur beni
mendilinde kimse yokmuş gördüm
gördümse kendime gördüm kimse karışmasın
betonun üstünde duran fotoğrafçı
çekmiyor ki bu dediklerimi
yangın rahatça yanıyor
kırık ayaklar kırılıyor
ağaçları kırılıyor ve de dağ bir paraşütle inmede ovaya
serçelerse kırlangıçlara gebe
gülmek çekip gitmek demek oluyor
bunu anlayınca öğretmenim ben
sen bunu duysan gazete yazarsın
bulduğun ilk okulda okumaya başlarsın beni
ben sana yazarım kurşunlu elimle
sen bana anlatırsın plakasız gerçeği
ve ben seni istanbul sanırım
buralardan geçerken uğramışım
bastığın yerleri kurutmuşum
bir filmi temize çekmişim anlatmışım
ama sen ne de çok geç geldin ve de çabuk derim
söyle şimdi yağmur ne vakit diner
sen değil misin ki yağdıran bulutu
e madem bari sigara içir bize
hava müsait zati bu tineri çekmeye
kokain ve eroin ve tiner neyse
birbirimize kravat bulalım neyse
birbirimizin ceketi olalım neyse
bir erik ağacı ve de susamı ekmeğin
peki bir erik ağacı vardır dediğimde
sen bunu bana da hatırlatır mısın
orda benim için martılanır mısın
bir köy bir kasaba veya şehrim olur musun
bana mektup yazar mısın...
bana mektup yaz geçen yazdan
ki ben o zaman kurtulurum