9 Ekim 2012 Salı

şimşekli bir gecede eski iberik ve ölüm üstüne konuşmalar

- eylül geldi bile!
hep; anımsayacağım o sokağı.


- neden anımsar ki insan?
bir boşluk kendini duyurmuş olmalı.
böyle bir şey olmalı.


sesler


- bir çay daha?
- hayır, teşekkür ederim.


- hani, bir evden acılı kadınlar çıkardı.
söylenenlere bakılırsa denizi görmeye gidiyorlardı.
yürüdüktü bir zaman biz de arkalarından.
sonra o deniz çıktı kaldık.


- bir cumartesi miydi?
birini hiç unutmam. uzun,
gözlerine bakıp kalmıştım.
yaban otlar kokardı herhalde ağzı.
biraz da tuz (bak bunu bilmem, neden tuz)
sonra birden bir sağnak indirmişti
- gülmüştük hani ikimiz de -
hem böyle diyorum ya,
yine de sorarım kendime:


bilmem böyle kadınlar var mıydı?
böyle bir sokak?


- ne sessizlik!
- evet, ne sessizlik!


sanki dünya durmuş. bir ağaç büyümesini bırakmış
sanki. kendini dinliyor:
bir sessizlik olan kendini.
hani çok sıkılırsın da şöyle sokağa çıkayım dersin,
ama daha da dayanılmaz dönersin kendine...


sesler


- kapı. kapıvuruluyor.
- hayır, rüzgar.
- evet, rüzgarmış... ne diyordum?


- gazeteler...
- evet, bu sabahki gazeteler ölü sayısı on dokuza çıktı diyor-
lar.
- her gün bir ölüm haberiyle uyanıyorum.


- bu sabah,
bir kertenkele ölüsü buldum,
avluda.
kimbilir nereye gidiyordu?
hala açık duran gözlerine baktım.
ne aşıyor ne yaşamıyor gibiydi.
şimdi (orda) ne yapıyordur? orda,
neyse işte orası!
ölüm yaşanmaz ki bilinsin mi diyorsun?
hem belki buradaki gibi uzanmış yatıyordur
belki de biraz çekmiştir sağ ayağını,
sol ayağının yanına.
bir ağacın yaprakları değiyordur,
sonra da yavaşça üstüne - çok yavaşça- :
olmakla olmamak arası. o boşluk!


ilhan berk