20 Ocak 2013 Pazar

hissediyorum gibi
bazen…
yani böyle zamanlarda
bu nasıl zaman
ki?
... zaman, böyle nasıl?

ben miydim
de…
deliren
delirebilme kapasitesi olmalı
insanın

eşyanın dili olduğunu hissettiğinde
yani…
bakınmak diyorum
öyle… sağa sola…

deri mont
ile
akvaryumdaki ölü balık

ne söyler?

Mustafa Çolak

13 Ocak 2013 Pazar


bir şiirin öpülmelik yerleri çekmiştir canı
ve birden bir kadın van'ı özletmiştir
bir otobüs belki artvine gitmiştir
ben eve gelmişimdir bir garip bir bavullarla
ülkemizde çok yetişen portakalın tadı karışmıştır
konuştuklarımıza
ki yarım saattir ve her gün yarım saattir
seni düşünmekle ünlenirim ben
dışarısı çok soğuk ve mutfakta yemek yapıyorlardır şimdi
dışarısı soğuk ve bir şarkı çalmak için
allah bilir kaç kişiyi öldürüyorlardır
soğuk ve flu bir üsküdarda kaç mendili
yere düşürüyorlardır gelip alsınlar diye
birileri, hiç görülmeyen birileri
ve bir geceden kaç tane mendil yapıyorlardır
durmadan üşümeden
kahveler gelmez oldu ben evde yalnız
gibi ama bir kaç kişi

8 Ocak 2013 Salı

Zaman mı? Değil zaman
Akan zaman değil mesafelerdir.
Güneşin çekici yukarda
Suyun bıçağı aşağıda
Krom alçakgönüllü, bakır utangaç
Ağaç: bir damla iki kıvılcım arasında
Rüzgâr bilmiyor nerden eseceğini.
Sınırlar kesik,
Yerleşme yerlerinde balkıma
Biz kırıldık daha da kırılırız
Ama katil de bilmiyor öldürdüğünü
Hırsız da bilmiyor çaldığını
Biz yeni bir hayatın acemileriyiz
Bütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor
Şiirimiz, aşkımız yeniden,
Son kötü günleri yaşıyoruz belki
İlk güzel günleri de yaşarız belki
Kekre bir şey var bu havada
Geçmişle gelecek arasında
Acıyla sevinç arasında
Öfkeyle bağış arasında
Biz kırıldık daha da kırılırız
Doğudan batıya bütün dünyada
Ama kardeşin kardeşe vurduğu hançer
İki ciğer arasında bağlantı kurar
Büyür, bir gün, zenginleşir orada
Çünkü Ali'yi dirilten iksir de saklı
Hasan'a sunulmuş ağuda,
Granitin de olur bir okyanus diriliği,
Nehirler daha uysal akar,
Bir çiçek nasıl açıyorsa kendiliğinden
Bir kuş nasıl uçuyorsa
Öyle sever, çalışır insan,
Kıraçlar çarptıkça dağlara
Gül göçürür şafağından
Doğanın altın şafağından
İnsanın altın şafağından
Tarihin altın şafağından
Biz kırıldık daha da kırılırız
Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.

Cemal SÜREYA

yalnız bir adam ve boynunda atkı

dumanı daima yüzüne üflenir zamanın
kapı surata patlar girmeye yakın
kuşlar şarkılarını bitirir
yola çıkmaya davranır yalnız adam.
ıslak çatılarla en üst katların masalarında
birini düşünmenin en keyifli istanbulunda
karar verilmiştir birkaç gün sonra
güzel şarkıların kır gibi caddelerinde
tekrar tekrar söylendiği nefis kızlar için
yalnız adamlık etmeğe.
Ve yavaşlatsa kendini bir adam, bir araba alsa ve sevse
bir kadın için edilmiş intiharı seslendiren kadının
söylediğinin kadına çalan sesini ve sevse yine
o akşam intihar yaşamaktan biraz daha serin çünkü
bir şarkı çalsa, oruç bozulmaz diyorlar ve bir şarkı çalsa
sevmelerin dudağına

daima uzaktan nasıl görünür diye merak edilir
yalnızlığın, durakta iner yalnızlığın,
bir deniz mavisine çıkışır, susarak bağırır caddeden geçenlere
bölüşür herkesin kızgınlığını ve küfrünü
soğuk griden yapılmış atkılara ve atkılara bakıp
bağırmaz mısın benimle diye bağıran
o elma armutçuya
ve karşıya geçip bir simitçinin üşümesine
karşılık verir
yalnız bir adam ve boynuna atkı ister.
paltosunu çıkarır, çıkarır bir sigarayı
birazdan bile olsa çıkarır üşümesini üstünden
seni seviyorumları yırtılır, senden nefret ediyorumlar
kaçar uzaklaşırlar bir trenle
ve kağıda gözyaşısız kuru bir gözyaşı damlar
sakince
paltosunu geçirir sırtına bu sefer
bu sefer dünya bir sandalye ve bir masa
paltosunu geçirir aklından ve
bu yüzden mi uzun paltolar aldığını
bilmediklerini sanarak

bir ağıda bile karşılık gelmediği bu dünyanın
atkısını almaya yollanır
ve bir daha yaşamaktan söz etmez.

ana kelimesi sadece küfürlerde yer buluyor kendine

6 Ocak 2013 Pazar

Kardeş!
"Vicdan azabı dedikleri şey, ancak bir hafta sürer. Ondan sonra en aşağılık katil bile yaptığı iş için kâfi mazeretler tedarik eder"

Sabahattin Ali.


ha bu arada roboskiyi unutmayacağız, sesimiz çıkmıyor olsa da, unutulmuş ve terkedilmiş olsak da, hatırlanmasak bile bir an için, unutmayacağız, olum içimize işlemiş,

4 Ocak 2013 Cuma

Ah be bir tanem. Ah be deli uçurtmam!
Ben de gayrı buralarda duramam duramam buralarda.
Kendimi sendeki balkondan aşağı ittim !...

k.iskender

2 Ocak 2013 Çarşamba

cesur ev kadını

bazen diyorum kendime diyorum diyorum diyorum, bu kendimle ne işim var benim hala oralarda buralarda, çık bi dolaş sonra iş güç sahibi abilerin yaptıklarına benzeyen şeylerle uğraş dur, ulan herkes ne kadar meşgul ve nasıl da geçmiyor saatler saatler, doğrusu anlıyorum ama bu anladığım beni mutlu biri kılmıyor, ben anlayıp inkar etmelerimle veya unutup atmalarımla hoş kalıyorum, yani geçen gün mesela, yani o kadın gelip bana dedi ki mesela, internetin başından kalkamıyorum ki çocuğumla ilgilenebileyim hoca efendi, ben orda o an sevinç gözyaşları dökecektim nerdeyse, benden çekinmeden, o küçücüklüğüne bakmadan söylediği sözlerle yani sanırım en az elli tane devrim gerçekleşir, yani yemin ederim öyle. biz daha günahlarımızın hatalarımızın farkında bile değilken, ve o hatalarımızın hata, o günahlarımızın günah olduklarından bile kaçıp saklanıyorken, kalkıp kendi hayatının en büyük korkunçluğunu benimle paylaşabildi,utanç duyuyordu yaptığından, evet duyuyordu, hem de nasıl duyuyuordu görmeniz lazım..bizse tecavüzlerimizin bile nerdeyse tertemiz işler gözüyle bakılabilmesi için, ulan nasıl mantıklar üretiyoruz ve nasıl ama nasıl, utanmıyoruz kendimizden.

1 Ocak 2013 Salı

http://vimeo.com/24232854

Maskeli isyan: Wu Lyf
Yılın esas bombası; Manchester’lı Wu Lyf dörtlüsü adlarıyla, sanlarıyla, maskeli yüzleriyle, ‘heavy pop’ namlı insafsız sound’larıyla etraflarında yarı mistik, yarı politik bir ayla oluşturmayı başardı. Wu Lyf’ın açılımı şöyle: World Unite Lucifer Youth Foundation. Yalnızca bir müzik grubuyla değil, sanki bir örgütle, anarşist bir sanat kolektifiyle karşı karşıyayız.
Manchester’lı efsanevi Stone Roses grubu 1989’da, ilk albümünün kapağına, 1968 Mayıs’ına atfen, polisin sıktığı biber gazına şifa niyetine kullanılan limon kesikleri koymuştu. Wu Lyf elemanları daha ileri gidip kendilerini sitüasyonistlere, Guy Debord gibi düşünürlere yakın hissediyorlar. Dolayısıyla 1968 isyanı, onların dünyasında da anlamlı bir yer kaplıyor. İnternet sitelerini açtığınızda, Barcelona takımının taraftar kulübünden çocuk çetelerine uzanan çeşitli içerikte onlarca fotoğraf kolajının ortasında, kamerayı Occupy Wall Street eylemlerinde dolaştıran bir video klip duruyor.
Dans temposuyla marş temposu arasında mekik dokuyan davullar, yumuşak başlı org nağmeleri ve bir girdapta debelenen zarif gitarlar düşünüldüğünde, müziklerinde bir tutam Talking Heads’e, bir tutam Vampire Weekend’e ilaveten, Stone Roses ve Happy Mondays’in Manchester sound’uyla akrabalık bulmak mümkün. Oysa ‘Manchester United’çılık oynamaya, hemşerilik mirasıyla anılmaya gönülleri yok. Wu Lyf’çılar, Minor Threat, Fugazi, Minutemen gibi Amerikalı bağımsız hardcore punk gruplarını daha çok seviyorlar. Solist Ellery Roberts’ın liseli bir Tom Waits gibi tınlayan öfkeli sesi, Wu Lyf müziğine damgasını vuran ana unsur.
Her kuşak kendi yarınını kendi eliyle çizmek istiyor. Ellery Roberts, 25 yaşına geldiğinde, yani beş yıl sonra, Wu Lyf’ı imha edeceğine dair ant içmiş. Bekleyelim, görelim. The Who gitaristi Pete Townshend da, “Umarım yaşlanmadan ölürüm” dizeleriyle ünlü ‘My Generation’ı yazdığında 20 yaşında değil miydi?