31 Ocak 2011 Pazartesi

be dest

batırıp çıkarıyordu şehre yüzünü, şehir bembeyaz kesilip, tütünler iplere sarılıp, çağ atlıyordu sağ kalanlar hayattan, hayat bir kez daha çoğalıyordu baharın, şarkılarını vurarak çalgılara ellerini paramparça ederek, gırtlaklarını keserek ve birbirlerinden sakladıkları özlemlerini suya dokundurarak, ve işte küsüyorlardı yine, güneş donuyordu feryattan, bazısı kelimeleri unutuyordu rıhtımlarında, bazısı kendi topraklarına nişan alıyordu cephe gerilerinden, ama hiç biri daha yorulmamıştı, hiç biri asmalarını asmamıştı , hiç biri koparmamıştı günahlarını yerlerinden, öylece bırakıyorlardı paraşütlerinden yaşanmamışlıklarını, sıyırıyordu alevlerden dökülen putlar etlerini, putlara boşaltıyorlardı sularını herkes, şehir patlıyordu bir bombanın başörtüsünde, fincanlar ne de olsa dolu idi, kadehler ne de olsa kırılmıştı yazdıkları yazlarda, döktükleri buğulardan yansıyordu pencerelere aşkları, merhemler artık acıtmıyordu ve gözlerindeki boncuklar yuvarlanıyordu şimdi Tunusların ve Lübnanların bacasından aşağı, aşağı cehennemin orta yeri yani, yani sökülmek bir tarihin yazgısından kılçık kılçık, yani az kalsın kelimeler zırhlanacak,çakılacak, yakacaktı şehrimizi ve şehirlerinizi, kimse bilmiyordu çağ atlıyorduğunu, kimse duymuyordu bağırdıklarımızı, kimsenin altını seçilemiyordu  pırıltısından,
güçlü ve karnından bıçaklanmış durarak yerden göğe doğru düşerken ve yenilirken ve gördüğü düşlerden silkerek , omzunu çıplak elbiselerle örterek ve kurulayarak, burada hafız ölür, Emrah ölür, Cansu ölür, diğer bütün modernler ölür, ölür ki üstümüzü değişiriz onlarla, balıklar kalkarlar uykularından martıların düşlerine girerek ve boyunlarını görseydiniz siz keşke, keşke bu kadar ve benim kadar yakından görebilseydiniz ölmeği.