kadercinin / kendine tapmadan önceki son -ya da
sona yakın- öfkesinin bir dünya görüşünün yorumuna başlangıç olan/ çelişkili
kötü şiiridir
açtık çok açtık çok çok açtık
ekmek istedik kadın istedik tanrı
İstedik
ve oturup ağladık niye
ve niye hiç görmemiş gibi
sanki
oturup hep birlikte ağladık ona şaşıyorum
ona şaşıyorum biz sanki
hiç ekmek görmedik
yemek için
hadi hiç görmedik diyelim / çok doğru
/
sanki hiçbir şey de mi yemedik
bak biz helva yedik güneşe
karşı
/ şapka alıcak paramız yoktu / helva yedik
sonra güneş yedik yüz
derece sıcaklıkta
şart değildi biliyorum güneş yememiz
güneş onlarındı biz
hırsızız hem valla hem billa
biz toprak yiyorduk o zamanlar katık olsun
diye
güneşi de yedik yüz derece sıcaklıkta hırsızız valla
bak biz daha
neler yedik
inanamıycaksınız ama hem valla hem billa
eylüllerden tutun da
nisanlara kadar
göğün saralı günlerinde yağan yağmurlarda
ve de vıcık
vıcık çamurlarda
ve de dizboyu karlarda
ve de en bi fena havalarda
/
biliyorum inanmıyacaksınız ama /
ayaz yedik soğuk yedik hem valla hem
billa
yağmur yedik çamur yedik kar yedik
ve de eylüllerden nisanlara
kadar
umut yedik umut yedik memetler gibi
hadi hadi söyletmeyin
biz daha neler yedik
yüzüne tükürülmez adamlardan tekme yedik valla
çelme
yedik tokat yedik alışkınız acımayın bize
o yüzüne tükürülmez adamlar var
ya
onlar bile hep bizden yediler
yediler kollarımızı ellerimizi
tırnaklarımızı
yediler gücümüzü terlerimizi
güç deyip ter deyip
önemsemeyin
bizim günboyu kullandığımız şeyler
ama biz yiyemedik oh
deyip
kollarımızı ellerimizi tırnaklarımızı
ve de gücümüzü
terlerimizi
hadi hadi biz daha neler yedik
ot yedik et yedik
bok
yedik/
açtık çok açtık çok açtık
kadın istedik tanrı
istedik
ve oturup ağladık niye
ve niye hiç görmemiş gibi
sanki
oturup hep birlikte ağladık ona şaşıyorum
ona aşıyorum biz sanki hiç
kadın görmedik
biz galiba hiç kadın görmedik / çok doğru /
biz iş gördük
güç gördük kadın görmedik
zaman mı bulamadık ne/ biz kadın
görmedik
ve bir kadın aldık çarşıdan birşeyler umarak
kadın
dediler soy dediler soyduk
giysilerini soyduk kadının ve şeylerini
ve salt
kadın dediler salt kadındı şimdi o
salt erkek bekliyordu şimdi biz salt
erkeğiz
salt erkeğiz ve çok açız dayanamadık
soymayı sürdürdük kadını
gözlerimizle
ve soyduk giysilerini kadının ve şeylerini
ve soyduk
saçlarını dudaklarını ve gözlerini tardıeu gibi
ve soyduk birşeyler
umarak derilerini etlerini
ama hep birşeyler umarak soyduk herşeylerini
ne
çıktı karşımıza biliyor musunuz sonunda
salt kadın yerine salt kemik
ve
kemikler arasında kirli bir yürek
çirkin korkunç bir iskelet
oysa hep
başka düşlemiştik kadını
en iyi en güzel ve sıcacık
ve de temiz yürekli /
yani kadın
yani kadın /
biz çok açtık kadın istedik
yani kadın yani
sevgi yani aşk
ama en iyi en güzel ve sıcacık
ve de temiz yürekli
yani
kadın
açtık çok açtık çok çok açtık
tanrı istedik
ve
oturup ağladık niye
ve niye hiç görmemiş gibi sanki
oturup hep birlikte
ağladık ona şaşıyorum
ona şaşıyorum biz sanki hiç tanrı görmedik
hadi hiç
görmedik diyelim / çok doğru/
tanrı da mı hiç görmedi bizi
hep bilinen
şeyler gibi yinelemek
ama yalnız yinelemek hep yinelemek hep umarsız
-sen
n'apıyorsun orda sen n'apıyorsun
-hiç sigara kutusu topluyorum yerden
yakıcam
-bak bir odun düştü arabadan alsana
-yok onu öteki alsın o çok
yoksul
-kamyona geleyim mi abi kamyona iyi taş taşırım
-beş liradan fazla
vermem bak hava cok soğuk
- manton yok mu senin bu kış kıyamette
-hırkam
eski biraz ama olsun yündür tutar gene
çıplaklıktan iyidir
-bu adam deli
mi ne yırtık gömlekle bu soğukta
-ben karı iki beş de çocuk yedi bir de tanrı
sekiz kim
ısıtacak bizi kim doyuracak bizi
-'inandığımız tanrı -da- yalnız
bıraktı bizi'
bağışlatıcı olmuyor ey bagışlatıcı olmuyor
bilmem
nerelerdeki özgürlük şarkıları
bizim özgürlüğümüzü bunca
kısıtlamışken
tutsaklığımızı sürdürürken ezerken ezdirirken
kurdukları
düzende kayırdıkları güçlere
kayırdıkları güçlere sanki biz insan
değiliz
gökyüzüne uzanmaktan yoruldu ellerimiz
ne isteriz ne isteriz
bilseniz
bilseniz inanca karşı gelmek ne zor
bilseniz ekmek yemek su içmek
ne zor
bilseniz mutluluk ah mutluluk
mutluluk çok ötelerde
şimdi
nedensiz isteksizliğiyle vermekten kaçındığı bizlere
bizlere yani
kendi yarattığına
/ ne gülünç kendi yarattığına /
mutluluk çok büyük ve
çok ötelerde şimdi
tanrı kadar
ulaşılmaz
bir ulaşsam bir ulaşsam
yok mu ya bir ulaşsam
kimselere bırakmıycam kimselere bırakmıycam
ama
gücüm ama gücüm ama gücüm kısıtlı
valla bıktık billa bıktık
yaşamaktan
ben insanım dedik günahkâr olduk
ben tanrıyım dedik günahkâr
olduk
ben günahkârım valla
ben günahkârım valla ve de tüm günahlarını
insanların
topladım omuzlarıma/ ben günahkârım valla
bir hafifledim bir
hafifledim ki sormayın
günâhlar ne hafif şeyler öyle ve de ne
güzel
ben hep tanrıyı düşündüm tanrıyı sevdim
ben hep tanrının
dediğini yaptım günahkâr değilim
baktım hiç düşünmedi tanrı beni hiç
sevmedi
baktım tanrı hiç yapmadı dediğimi
töbe töbe ben günahkârım
valla
kaynattım üç tencerede üç ayrı aşı
ekmeği kadına kadını tanrıya
tanrıyı ekmeğe üleştirdim