18 Nisan 2011 Pazartesi

süpürük

burda krallara layık bulunmak ile pekiştirmek geceyi
gücüne gitmeden her hangi bir kadifeli toprak parçasından
müebbet değil belki ama düğümleri ezberden çözebilmekse
en büyük coğrafi keşif de bir tür oligarşidir
dense ki daha gol olmamış ruhları yırtmaya geldiler ta tiyatrodan üzüle üzüle
mecburen simyası bozulmadan konuşur çivilendiği meydandan
ve iner işi bırakır gözümüzün önünde,
 yorganı yünsüz, geçimi yalandan, suyu tövbeden,
kaşığı iklim koşulları gereği gebe, intiharsa bir zorunluluk en dik mahalleden
zati konuşabiliyorsa köy korucularının önünde
iliklenmiş öfkeler ve mezar taşlarına duyduğu taşra romantizmi
ile
kesintisiz bir kovuşturma daha açılır müstakil katillere
kabahatleri ve rüyaları uzun sürsün diye filme ara verilmeli
perdelerin boyu bitmeli pencerenin boynuna gelindiğinde
liberaller kanseri icat etmeye ayaklanıncaya dek hastaneler ülserleri çıkarmamalı
labirentten çıkanları derhal şamanlara teslim etmeli
ve şamanlar müritlerimi asmam için uygun ipler verir bana
ve artık kimse çantasına mektuplarını almıyor, vazolara karanfiller bırakmak ağlamak için yetmiyor
kırılana kadar ıvır zıvır, kırılana kadar melankoli, bir de avuç içi kadar özgür ruh gerek
ihbar etmeye intihar giyenleri
kendi katilimden söz açılmışken, benden söz eden merhum gibi şimdilik başkasının yasındayım
frengimi tazelemekteyim saçlarını söylemekteyim rüzgarda, ve yağmur buna hızla bahane buluyor sağanakla
iyi bak bana, bana iyi bak, düz, çizgisiz, meydandan bak
papatyaları bırak da bak, yakanı kirletme, sola topla az, kenara çekil de öyle bak


 
tankların bacağından kirlenmiş Japon karıncası
bir gözü firarda, diğer bütün atlılar Sümerlere kadar fırlatılmış gibi orta direk  
 bulanık bir nisan ayının güvercinliğinden kaçırma bir dul ile
 martının tam ortasından asılacak bir yabancı
aynı lobide esrarengiz cinayetlerin devletlerinden kaçarak
 sırrına erecek o vakit perdesiz uzayların, bayraklar bitecek yani vatan demeye
zaten yanına uzanmadan piton kışkırtılır, denize örülür bütün soyağaçları faşistlerin
dinlerini değiştirmeye gümüş bir fidan dikilir yüzlerinin derme çatma apartman katlarına
dikenli tellerinden günahlarını çıkarır truvadan çıkan gelinler
ve inatla ecmain inatla karpuzdan suphanallah çıkar
dengeye kadar bir bahriyeli, dengeye kadar emniyet içinde
 kırbaçlanmış el işinden kadınların uyku saatlerinde,
samimiyetsiz portakallar anlaşılıp kalır durmadan
beyaz zencilerin ahını aldıktan sonra
ne melekleri vuran ademoğlu gibi zorba
ne de nadasa bırakılmış şehirler geçer önümüzden