31 Mart 2011 Perşembe

bir dairenin en yalnız katında
bir bildikleri vardır diye ileri alınmış tarihlerin ayazında
yalnız beyaz saçlıların pencereden görebildikleri
yalnız ağaçların ağlamaklı dallarına yakın mevzi almış
silahları kurcalamakta elleri
sıcaktan lal olmuş anneler sepetlerinde biriktiriyorlarken çocuklarını
kuyular kazılıyor geçtiğimiz çelik yollara
kırbaçlamakta bir sakınca görmüyorlar yabancıları
kimse gitmiyordu düş gördüğü illere bi kez daha
daha yaralılar
daha çıkmamışlardı uykularından
daha kapılar gıcırdamıyordu çocuklar kızmasınlar diye
sakin sakin giderken köpeğin ittiği yere
gülümseyerek ve topallayarak aynı adları söylerken pasaportsuz
dilinde papatyalardan kopardığı tazelikle, bir menekşeyi çocuklaştıran
bir gömleği tutuşturan bizdeki sabır, bizdeki ağırlaşan veba
üstümüze hançerler çekilmiş sanacaklar diye yanmayız
orda herkes oksijen içerken eldivenlerinden görünmeyen içlerine doğru
kalkıp sığınmışız annelerin doksanlardan getirttiği salıncaklara
sehpalara bırakmışız kuşların dediklerini bize