8 Ocak 2013 Salı

Zaman mı? Değil zaman
Akan zaman değil mesafelerdir.
Güneşin çekici yukarda
Suyun bıçağı aşağıda
Krom alçakgönüllü, bakır utangaç
Ağaç: bir damla iki kıvılcım arasında
Rüzgâr bilmiyor nerden eseceğini.
Sınırlar kesik,
Yerleşme yerlerinde balkıma
Biz kırıldık daha da kırılırız
Ama katil de bilmiyor öldürdüğünü
Hırsız da bilmiyor çaldığını
Biz yeni bir hayatın acemileriyiz
Bütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor
Şiirimiz, aşkımız yeniden,
Son kötü günleri yaşıyoruz belki
İlk güzel günleri de yaşarız belki
Kekre bir şey var bu havada
Geçmişle gelecek arasında
Acıyla sevinç arasında
Öfkeyle bağış arasında
Biz kırıldık daha da kırılırız
Doğudan batıya bütün dünyada
Ama kardeşin kardeşe vurduğu hançer
İki ciğer arasında bağlantı kurar
Büyür, bir gün, zenginleşir orada
Çünkü Ali'yi dirilten iksir de saklı
Hasan'a sunulmuş ağuda,
Granitin de olur bir okyanus diriliği,
Nehirler daha uysal akar,
Bir çiçek nasıl açıyorsa kendiliğinden
Bir kuş nasıl uçuyorsa
Öyle sever, çalışır insan,
Kıraçlar çarptıkça dağlara
Gül göçürür şafağından
Doğanın altın şafağından
İnsanın altın şafağından
Tarihin altın şafağından
Biz kırıldık daha da kırılırız
Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.

Cemal SÜREYA

yalnız bir adam ve boynunda atkı

dumanı daima yüzüne üflenir zamanın
kapı surata patlar girmeye yakın
kuşlar şarkılarını bitirir
yola çıkmaya davranır yalnız adam.
ıslak çatılarla en üst katların masalarında
birini düşünmenin en keyifli istanbulunda
karar verilmiştir birkaç gün sonra
güzel şarkıların kır gibi caddelerinde
tekrar tekrar söylendiği nefis kızlar için
yalnız adamlık etmeğe.
Ve yavaşlatsa kendini bir adam, bir araba alsa ve sevse
bir kadın için edilmiş intiharı seslendiren kadının
söylediğinin kadına çalan sesini ve sevse yine
o akşam intihar yaşamaktan biraz daha serin çünkü
bir şarkı çalsa, oruç bozulmaz diyorlar ve bir şarkı çalsa
sevmelerin dudağına

daima uzaktan nasıl görünür diye merak edilir
yalnızlığın, durakta iner yalnızlığın,
bir deniz mavisine çıkışır, susarak bağırır caddeden geçenlere
bölüşür herkesin kızgınlığını ve küfrünü
soğuk griden yapılmış atkılara ve atkılara bakıp
bağırmaz mısın benimle diye bağıran
o elma armutçuya
ve karşıya geçip bir simitçinin üşümesine
karşılık verir
yalnız bir adam ve boynuna atkı ister.
paltosunu çıkarır, çıkarır bir sigarayı
birazdan bile olsa çıkarır üşümesini üstünden
seni seviyorumları yırtılır, senden nefret ediyorumlar
kaçar uzaklaşırlar bir trenle
ve kağıda gözyaşısız kuru bir gözyaşı damlar
sakince
paltosunu geçirir sırtına bu sefer
bu sefer dünya bir sandalye ve bir masa
paltosunu geçirir aklından ve
bu yüzden mi uzun paltolar aldığını
bilmediklerini sanarak

bir ağıda bile karşılık gelmediği bu dünyanın
atkısını almaya yollanır
ve bir daha yaşamaktan söz etmez.

ana kelimesi sadece küfürlerde yer buluyor kendine