30 Nisan 2011 Cumartesi

bahçemize dikilen pardesüyü

bahçelerde kaynıyorsun, parmaklarının berberlerinde bir çeşit megaloman
çok fazla fiyakalı gardiyanları yetiştiriyor annen gibileri, sana bir çeşit sus payı sunuluyor
kırıldıkça olgaya daha çok benziyor muyduk neydik, o kadar taranmış mıydık neydik?
kırmızılı ve çilli kim varsa ikimizden gayrı, biz sancaklardı az kalsın, az kalsın yakalanabilirdik kıskıvrak
işte görülüyor, bak görülüyor aslında sınırdaki sahillerin gümbürtüsü ve kısrak
acelem varsa ikimizi de suların aslı gibi sustuğu iplere assınlar durmayarak
bir başak ileri, bir başka sola dönmekten ve bir saat evvelden otobüslerinin arkasından bakakalarak
irtibatlarımızın kulelerini saklamış yugoslav, hele hele saçlarını örtünce
gene böyle çetrefil, bohem, tanınmamaktan yadigar kalmış atalarından
gene böyle Belkıs, içeridekilerden Belkıs, aynada bir yetmiş seçiliyor neyse
anahtarlarımın odalarına doğru kurşunlar boşalacak birazdan nerdeyse
ben seni öpmeden de sevebiliyormuşum meğer, sevebilmeksizin kalmışsam eğer


bir limon portakalının nefsime doğru en çılgın asitli maviliğinde
en polisiyesinde ve en çok firar edileninde oturuyorum günlerdir
 ve dinleniyorum ta şuralarımda, ta şuramın en hotel motel yerinde
girdiğin her motel kars oluyor pencereden bakınca, balkondakileri tabancama gömme
ve sen bununla birlikte sebahattin alinin yazdığı hikayeleri de alabilirsin tiyatroya
 bunları da alabilirsin ellerine, sakin olabilirsin, bizi vurmayabilirsin
 ve vaktin nasıl geçtiğini duymadan bile olsa bu şarkıların servilerini döktüğü karaşınlarda
gramofonda bağıran kızlardan başlarken öldürmeye emrettiğin kuşları
dünya nasıl da bir başka fabrikada sahibine dost, patronun da silahı var hem neyse
hem zaten sayın senyör burada ölmenin hiç birimize faydası kalmadı artık, artık şuralarımızda iklimler kıraç
diye çöle seferleri iptal edip, diye malkom x’ daha vahşice, daha genç ölebilirdi de
iyi olmuş, modern olmuş, kırmamışlar bizi
amerikadan getirttikleri ekmek kırıntılarını koyar mı insan ağzına hiç
her Pazar yangınına koştuğum bu kent
benim halkalıda unuttuğum annelerin çamaşırlarını kuruluyordu neyse
müsaade ederseniz uzun zamandır sigarasını yakmadım hürriyetin felan
akşamdan yarıladığım bisikletleri yazacağım ben burada