11 Eylül 2011 Pazar

romantik


ille de şiiri sonbaharın anlamak
bünyeyi zorlar, hikmetli bir rastlantı değil
soğuk evde yalnız kalmak,
soğuk evin balayısı romantik olacak
senfoni dinlemeye başlamaya ne dersin
ne demezsin fark etmez
bizimlesin, içten ol, hazreti makbul
marifet et bari perdelerini açmaya
bilirim bana anlatacağın bir koy var
duymadım, orası ediz hun, ben yeşilin tam ortası
portakal suyu amcandır, sıranı bekle bilmek için
sıranı bil beklemek üzre
sıfatlara uyan ismin, ismine uyan ejderha
notunu açıklayacak
o zaman
vurma beni aynaya, korktuğumuzu görmeden yaşarız ancak
peki delirmek vazifesi kime kalacak, zor
çünkü zor bütün gücünle aşk olmak
yakışıncaya dek kostümü olmak bir delinin
görürsün yolda.

yürüdün mü
sen delirmek üzere olan yosma?
o köşebaşlarının sokağında?
o mu, kiminle konuşuyorum ben, demek o
peki bunlara rağmen sevgilim
o
hasta olduğuna karar verene dek
bizimle yasta, fiilen başarılı, mevzuat bilmez
ille de şiiri sonbaharın bilmek ister allah'a
delirmek katında ille de barışık
ve romantik
romantiği görmezden gelmekse
bilimciliğimizin nezaketi

burada kaldı, deniz açtı yağmur sonrası




burasına kadar hayatın hep tesadüf idi
bu tesadüf için kim bilir kaç yıl yaşadı abi
kırık camlardan yapılma bir kentte
koşarak uzaklaştı kendinden
inanmanın beşiğinden kaçmadı
elleri çamurdan işçiler gülümseyerek boğuldu
herkesin tesadüfü herkese kaldı
unutmakla yer değiştiremeyeceği acıları vardı onun
sahilde değildi, ıslıkları duymadı, en başa döndü
önce tayini çıkmadı
sonra berbere uğradı
her şey bitti dediği anda
bir sandalyesiydi artık hayatın
aynı dünyanın tepesinde

kimse onu beklemiyordu
bıçağı kalmamıştı ölülerin
biraz ayrıldı ve duruldu
bu yüzden herkese sarıldı
sarılışından esir düşmeyi bekleyecek kadar
zaten oldukça sarılıydı
yeminlerini etti, çizmelerini giydi
günahları için hazırlanmış kışları
şimdi atlatacaktı
ben hazırdım, o hazırdı, portakallar başlamıştı
odalardan daha karanlık kapıları
teker teker çaldı
dedik ya kimse onu beklemiyordu
rüzgar boyun eğdi
yalnızlık boyun büktü
sanki anahtar deliğinden görülecek diye icad edilmişti
göçebeliği mecburi, sevmesi edepsiz
çelişenin ta kendisi durmak bilmeden
dövüşlerde dövülür, tutuşturur yangını
öfkelenmede haklı susmakta şampiyon
üstelik yaslanabilecek omuzları olur
dizi başlarsa


burada kaldı, denizler açtı yağmur sonrası
ekim geldi, içkiler bedava, takım tutmayız bi daha
azıcık bakınca balkondan aşağı
bir sandalyesi olarak yani hayatın
gökkuşağını bilmede iddialı olmaz mıydık sanırsın
veya sanırlar, veya sansınlar, bizi ayağa kaldırmasınlar
bize gökkuşağını şairlerin sandırdılar
şairleri dövmenin meraklısı değiliz
burada yaşamaya devam etmek için
burada ölmeliyiz bir kazada ölerek
buranın kaldırımsız taşlarını görmeye devam ederek
evlere açılmayan sokaklarında
türümüze uygun bir şıklıkta 
sıkıntı çekmenin ormanlarında
o yağmurları kurtaran şemsiye olmaya
başlamalıyız
burada kaldı, denizler açtı yağmur sonrası
karşımıza çıkamadı göçlerini tamamlayanlar