16 Eylül 2011 Cuma

devrimi en çok bir kaç rakçı yaptı

kendi çok duyarlılığından insanlara bakmak vicdani bir meseledir de aynı zamanda, bir tren gelir seni çarpar,  buna katlanarak aşık olursun.
bir tren uzaklardan geçerken tanıdıktır, giderken yabancı, nerde olduğuna bağlıdır eşyanın anlamı, ya da olduğu andaki kimliklerimize. Geçen gün bir arkadaş bahsetmişti, o an nerde olduğumuza fevkalade bağlıymış sorumluluğunuz veya sorumsuzluğunuz. tutumlarımız, davranışlarımız veya saldırılarımız. yani bir başka insandan nereye kadar sorumlu tutulmak istiyoruz, bir bakıma hangi sokakları bizim mahalleden sayıp, hangilerini başkalaştırıyoruz, kime göre nerde olduğumuzun içindeymiş hepsi.

Kimi dinlesek, kimi okusak, kimi heyecanla beklesek, o oluyoruz sanki, bir şarkı dinledik hüzünlendik, bir şiir okuduk kalbimiz hızla çarpar şimdi.  O yüzden birinin sana karşı ya da bize veya onlara karşı tutumu, o gün dinlediği şarkılardan, şiirlerden, kitaplardan ve sözlerden ve gülümsemelerden etkilenebildiği kadar etkilenir, okullar koymuşlar bu sebepten her yere. Engeller hiçbir zaman, eğer yaşamak söz konusuysa, ağır bir yenilginin nedeni sayılmamalı, ama karşındakinin sana baktığı pencereyi görmezden de gelemezsin, bu yüzden toplum denen şey aslında, bu iyi ya da kötü tutumların kumbarasıdır. Saklamasını bilmeli. Ne diye biliyorsun, ne diye bişeyler bilmeye uğraşıyorsun, bu soru da çok önemli elbette, eğer bütün bilgileri kendimiz için yarar ve fayda sağlayacak silahlar olarak görürsek, okullarda alfabe de öğretilmesin. Bunu diyebilir miyiz? Hayır. her davranış için gerektiği kadar uğraşılsın, gerektiği kadar bilim yapılsın, ama insanlık unutulmasın.

peki Nedir kendini başkası yapmanın ile yapmamanın harcı, tabii ki vicdan, yoksa insanın herhangi bir şeye ve yere ve hayata ve diğer tüm aklımıza gelmeyen şeylere uyumunun kıskandırmayacağı ne in ne cin vardır, diyelim ki başkası bir oduncudur mesela, hemen ellerimize bir balta alıp kesmedeyiz odunu, başkası hizmetçidir, elimize almak zorundayız süpürgeyi, paspası; utanılacak bir şey değilmiş oluyor bunları yapınca hepsi. Başkası olmaya uyum sağlayabiliriz, ama iktidardayken yapmamız gereken ne, yanımıza almamız gereken ne, terk etmemiz gereken sevgililerimiz kimler…

Bizi ayıransa temelde gururdur ( ya da ben öyle düşünüyorum, yazının gidişatı böyle ne yapalım). mahallenin diğer evleri ahşapken; ben üç katlı, havuzlu, lüks bir evde içiyorum birayı. Bizi ayıranın içten gelen güzellikler olduğunu söyleyemeyiz; onları korkuya ve tasaya dönüştüren, onları kıskançlığa ve hırsa dönüştüren gururdur, çünkü o evde başkası otursun, sigarası malbora olsun uyumunu sağlamaktan geri durursun, peki kimse mi farklı olamayacak sonuç olarak, kimse rızadan bahsetmeyecek mi bu yazıda diye soralım. Zor olan bir hayat afrikada zor değildir ki. Konumuzsa uyum. O halde uyum sağlamak; rıza göstermek, gurur ve değişim üçlüsü olmadan açıklanamaz. Hor görülmeye uyum için gururumuz var, yeterincesinden fazla olan gururlu olmakın reçetesinde rıza göstermek bulunur, değişim ise uyumun direncini sağlar bir nevi.  

Şimdi başta bahsettiğimiz kendi çok duyarlı hallerimize dönersek, bu: kişinin bulunduğu konumdan daha alttaki katlarda oturanlar için beslediği, messi gibi beslediği bişidir. tam da burada Kişi gururlu olmaya uyumludur haline gelmiş. Yani gururu yanlış yerde kullanmış, zira fen ve matematikte, hangi soruda hangi formülü kullanacağın hayati bir mesele. Bütün uyumlar için gurur taşınmamalı. Uyuma karşı gurur ancak ve ancak, hor görülmeye karşı beslenebilinir. Gurur senden üst katlarda bulunalar için takınacağın poz olmalı, apartmanın alt kattakilerine göstereceğin duygu veya tutum vicdanla ilgili olmalı. Zira hiç bi şekilde onlara muhtaç olmayabilirsin, bu yüzden vicdani biraz.

Esas amacımız kafa karışıklığı yaratmaktır, başka bişey değil. Oğuz Atay mı demişti bunu, pek bilemedim

Her şeyi siz yaratamazsınız, biraz şarkı da dinlemelisiniz, ufacık bir parça yeter hepimize, çoğu düşleyip yine çok hayal kırıklıklarına uğradığı için bir çok insan, yenilgiye de tahammül edemediği için ve belki de benim burada bilmediğim ve aklıma gelmeyen bazı sebeplerden dolayı, az kalıyoruz, azalıyoruz, değişemiyoruz. Değişelim değişmesine ama ölçüsünde olsun, zıvanadan çıkmasın şeyler, birbirimizin merdiveni olmak bizatihi alkışlanmalıdır. Bunun için her gün küçük bir adım atalım, küçücük, başkalarının yaptığı asfaltları lütfen kullanalım, hatta birlikte devam edelim yola. yol parası diyecem şimdi ama; gurur yaptım, bu yazıya sanki gitmedi biraz.

devrimi en çok şarkıcılar becerir.