7 Ekim 2011 Cuma

(bulgakov bilse ki ben onu okuyacam) kıyameti koparırdı

yanıyordu gece çıktık baktık

kaybettiğim bişey var ama ellerimde
bir yolun yarısında
sonuna ulaşmış gibi
kimse vurgulu söylemiyor yokluğunu
söylemiyorum ellerimi.
aydınlık küstah dokunuşuyla beni
taşıyor eski limana
liman yanaşıyor gemiye
gemi elma ağacının sırtında
deniz de yüzmüş açık çukura
ellerime bakıyorum acıyor her şey
susunca her yer bir Meksika.
sus diyorum uyanıyor gemi
batmaya yüzükoyun yatmış
sese öfkeli
sakin sakin bağırıyorum o halde
gelene geçene,
yalnızlık budur, ipek kravat değil.
bir pencereden bakınca
ateş oluyor siyahın gerdanı ve boynu
bir de geceliği var bilirim
yokluk dolduruyor evimi
boşluğun harı çıkmış
süslenip ölüyor tekrar etmek gerekirse
tekrar söylemek gerekirse
karşılamak gerekirse gidenleri
unutmak gerekirse yaz aylarını
nerden geldiyse geldi kelimelerle
üstelik elbisesi yanlış.
sen ve ben ve ikimiz işte
açıklanıyorlar birden
aynı sabahın içinde
aynı rüzgarın fitiliyle
kendi için bana bir son gün diliyor biri
biri koşmayı bilmediği için memur
biri de yüzmeyi bilmekten yorulmuştur herhalde.
beklemelerin yavaşlığında söylenmiş susmalar
söylenmiş şeylerin arkasında duran gerçek
taranıyorlar hep birlikte
ve güzelleşmeyip
ve bağrışıyorlar odada.

yenmiş bir takım
sarı saçlı olmaya bilenen adam
hepsi sahanın içinde
unutturuyorlar güze güz olduğunu
dumanı olmayan bir sigarayı
bitmemiş bir yalnızlığın içinde
söndürüyorlar iyice,
sanki hiçbir sevdaya
ayrılık için çıkmamış gibi
bulandırıyorlar suyu
şimdiyse yavaşça yazık bir şey
yakut diye salınıyor
ellerime doluyor gökyüzü sarmaşığı
sislerin siyah güllü güvertesi
perdenin mavisi
buğulu ellerimin penceresi 
ve pencerenin kanı
yavaş yavaş usulca dökülüyorlar
incelik derdine düşmeden

kan yavaş yavaş sökülüyor aydan
işte geldim ama
on dört yaşımda değilim diyerek
annesine kızan bir kızgın sanki
sabahların gelini bir düşbazla
sabahları gelini bir düşbaz
tekrarlamak gerekirse
dipdiri gömlekli ve acımadan
tükürüyorlar üstüme
şaşkınlıkla dinliyorum gözyaşlarını
öç alıcı bir hasan ve de Mehmet mi desem
yoksa tanınmamış bir başlangıç mı bilemem
beni hızla eskitiyor
unutmak da bir Allahın belası
tanrı bunu önemsemiyor.