vay benim aşk tanrılarım; merhaba, ayağa kalkın!
Ölüyoruz çünkü çok yoruldum çok sıkıldım, güçlerimizi birleştiremediğimiz yüzünden korktuk bütün denizlerden, boğulmaktan ve uzaklardan korktuk, göçlerimiz bizi tekrar edip durdu böylece çünkü sayın kardeşim. ölüyoruz çünkü hemencecik müdahale gerektirmiyor isyanımız, polisler gelene dek susuyoruz çığlıklarla ve üstelik bu kapıyı açar açmaz sancılarımız çıkacak, ve bu kalp krizlerimizi yetiştiremeyecekler kimselere, sonra üstlenen de çıkmayacak ihanetlerimizi, çünkü ölünce başlıyor sayılıyoruz yarışa. Sözde gecikmiştik bu hayata ama partideki en şık yalanı biz söyleyince, ve hatırı sayılır bir deprem çıkarınca göğsümüzden, göğsümüzü gere gere çıkarıp attık halkımızın senetlerini bi çırpıda, ama yine de yıkılmıyor bizim dershane, dağılmıyor suratım, boynumu vurmuyor Lidyalı bir kral hazır balta düşmüşken ellerine, ama ellerine ne çok yakışıyor bir bumerang görsen sevgilim, görsen beni bir pıçakta yere serersin namussuzum, ve ben derim ki keşke hiç olmasak, birkaç yalan söyleyip, bi de ihanete uğrayıp sıyrılsak derim günahlarımızdan.
Dar bir kefen giydirmişlerdi bana hatırladım ve sevdim, caddelerde körebe oynuyordu çocuklar buna da sevindim, akşamdan kalma yemeği ısıtıyordu çocuklarına bir Afrika, göbeğinden ve uzak akrabalarından bile daha kirliydi o sıralar Ortadoğu, ve Ortadoğu Filistin’den ibaretti hala kardeşim benim. Böylece bir ölüm kalım meselesi daha yılan hikâyesine dönmüştü ya, bu yüzden sokağa çıkamıyordu hala şairler, bu yüzden bakkallar veresiyeyi yüzümüze kapatabilmişlerdi, yardıma muhtaç aileler yüzünden kıyamet alametleri çıkıyordu bir de bir bir ortaya. Yağmurlar yağıyordu göğe ve suyumuz kesiliyordu diye çığlığı koparıyordum, denizler çekilene kadar güneşi kundaklıyordum, bombalar yağdırıyordum üstüme, süt dişlerimi çıkarıyordum gene ama uslanmıyordum, ama maça kızı sinek valesi, ama dolmuşla halkalı meydanına kadar kimselerin çıtı çıkmıyor yine,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder