28 Mayıs 2011 Cumartesi

KORKMA BEBEĞİM

Sırf perdeleri açıktı diye evlere baktım, olacağı buydu, bomboştu her yer.

Akşamdan başlamalı ağıtları söylemeye, yoksa adlarımız yeterince vurgulu söylenmez bir dahasına, çakmağın gazını doldurdum, kış bitmişti, çöpleri henüz almıştı Adnan, borcunu da zorla bıraktım. Artık tabancaları çocuklardan saklamanın gerekçeleri ortaya çıkmıştı, büyükler adam öldürüyor çünkü, ki ekmekler ıslatılırdı o zamanlar, yağmur yağardı o zamanlar, güzel, hadi kalk söz ver, küllüğü boşalt,  ıslık çal, çayı demle, iki hap at, seninle işimiz zor bundan böyle, ve yanı sıra bize söz ver, neler geçiyorsa içinden söz ver, sabah bi daha olacağına göre söz ver, başımıza ne geldiyse bu sebepten geldiği için söz ver, hadi kalk biraz söz ver, faturalar duruyor masada, poşeti yırtılmamış selpaklar, işler güçler, yerdeki terlikler, terlikler boyunda diğer her şey, ütüsüz her şey, kollarına kadar kapalı her şey. Siyah şaşırtmıyor bizi, fabrikaların üç katlı olanından bahsederekten, bir mahallenin önünden geçmemize yarıyor otobüs, o da hoş gelmiş, bizi aynı çizgilerden götürdüğü için hoş gelmiş, bizim kendi çizgilerimizse boyumuzu aşıyor, eskisi gibi tenekeden kutularla alınmamış erzaklar, doymaya müsaade etmiyor kapital, bu yüzden hava kapalı, böylece ağıt yak bize, söz ver, ayağa kalk ve misafirlerini ağırla, büyüdüğün yaşlarındasın,  borcunu öde, kalabalığa çık, altmışına dayanmış ama hiç yaralanmamış insanların üstünü ört. Sandalye, evet sandalye, tek başına bekleyip duruyor tüm gün beni, sehpanın üstü kırıntılarla dolu, anlaşamıyoruz bi türlü, renkleri için hiç teşekkür edemedim şimdiye dek ona, hala şansım var, beni asıl kurtaransa büyük uzun , bedeni kavrayan banyo havlusu, gece yarısı ansızın suya girip, sarılıyorum evlat yetiştirir gibi, evlat yetiştirir gibi sarılsak herkes odtü’ye gider, sırılsıklam sevsek her şeyi, ki sevgi bambaşka, fotoğraflardan bile belli oluyor kimin kimi sevdiği. Pilavın dibi tutmaz bizde, dolayısıyla balıkların da yüzgeci var, bir adidas şiiri yazasım var, dilbilgisini kimse net açıklayamıyor, üzerine kolsuz bir bluz giymiş ve açıklayamıyor, gözlüğü en kalınlarından açıklayamıyor, televizyonda ve her yerde açılayamıyor.  Yürüdükçe eve varılır zaten, öyle yaptık, bağırdık ve vardık, ekmek alması sırası da yok, ev olduğu gibi tek kişi, yani alıp başını gidesi var mıdır bilemem, kürt olmak için yetiyor bunlar hali hazırda, alıp başını gidiyorsan, garanti otobüstesin, açlık açıklık bulaşmıyor, hep sende.


 her şeyi açıklayan kelimelerden yapsalar keşke, anneler tandırlarda, işyerlerinde de yapsalar geri kalan kim varsa aile fertlerinden, forvetler bunu yapabilirler mi bilmedik, onlara da zaten kızılmaz, formunun zirvesinde kelimeler, ışık onları gösterir göstermez başlasalar anlatmaya, nedir ne değildir bütün bu olanlar, biz kimlerden yapılma fantastik manyaklarız ve falan filanlar niye bize bu kadar yakın komşudurlar hala, hepsini teker teker aynı seslerle açıklayacak ruh haline ulaşmış kelimelerle söylesinler, ota boka kelime bulmak saatlerinin durduğu zamanları düşünün, ve burada biraz dinlenip ıslık çalalım hep beraber, sonra hepimiz otobanın göbeğinden çıkıp devam edelim, peki, şimdi onlarla yastık yapabildiğine göre insanlar, yalnız insanlar onlardan yastık yapabildiğine göre, yani yastıkları bile onlardan yaptığımız için mesela, daha az pahalılarını kullanıp, kendimize uygun adları, paylaşalım, herkes eşit olsun, sermaye olmasın, böylece kelimesi yoktur da onun için olmasın, güneşle ayı ayırt etmemizin kimsenin umrunda olmaması şart bu halde, bariz bir şekilde şart, yasak, zor, kaldırılmalı.


Maalesef korkuyorum, sonumuz aynı, çok yukarılarda diyor mavi sakal, biri beni aldı, mavi sakal ezbere biliyordur muhakkak balkondan tanımadığım insanları gördüğümü, ki mavi sakalı dinleyince içim eriyor. cesur değiliz biz, kelimeler kalksın yürürlükten, herkes sevdiğiyle olsa, bazısı elli kişiyle yatmış olur, bunun mantığını açılayamazsın annen babana, kadın olmak bir nevi erkek olmamaktır, öyle kalsınlar yoksa ben intihar derim celladıma, gülümserken celladıma, ismet merhaba, sandalyelerini taşıdığın salonlarda, kimse sana karşı boş değil, herkesin bir yerleri tıklım tıklım.  kelimeleri mahvetmeliyiz, boğmalıyız daha ilk rauntta, bir serseri gibi argo seslerle seslenmeliyiz üzerlerine, maça yetişmek için bunları yazmak zorundaydım ahbaplar, nasıl ki siz bişeyler olmadığında çok şey olmuş ama hepsini kaçırmışız gibi anlatıyorsanız öyle, ağzınız bi açıldı mı durdurana aşk olsun, sizden tamamiyle özür dileyerek hastalığıma biraz vakit ayırmaya kalkıyorum, hoş çakalın ve hoş gelmelisiniz…

Hiç yorum yok: