17 Eylül 2011 Cumartesi

KİM İDİ BİZİM DAVADA İÇEN YARGIÇ

Şubattı, soğuktu, özlüyorduk
diyordu ve bir daha diyecekti yargıç
kendini karanlığa hazırlar misali gündüzün çok içerdi
küfrünü eder pencereden ve sabah sabah ne çok içerdi
şimdi ben küfrediyorum ya hiçbirinize yetmeyecek bu küfürler
 derdi ve bir daha diyecekti yargıç
o yargıç ki hep uslandığını iddia edip
her gece yağmurdan sonra ancak yatıştırılabilen
bir karanlık bağımlısıydı ve bir karanlık bağımlısıydı
aynı bizler gibi ve sizler, aynı gözünü kestirdiği o diğerleri gibi
ama kimsenin gökyüzüne kimsenin sözü geçmiyordu
müzik hafif dingindi hep, rüzgâr çok çevikti
biz yalnızdık, ölene kadar çöldeki bir bedevi olarak yaşıyor gibi
dallanıp budaklanıyordu her an her yere olan özlemimiz
rüzgâr çok garipti, müzik hafif sarhoştu hep
ve yani gözleri korkmuştu bundan bütün gardiyanların ki
bizi daha kapalı odalara bırakmıştılar, bizi daha karanlık ve
yıldızları sayılır bırakmıştılar ve leyleklerle martıları pencereden bakınca
sanki bizden çok uzağa göçecekmiş gibi uçurmuşlardı onları da
ama kimsenin sesi yoktu kimsenin parası pulu
sanki biz onlardan on yaş daha erken ölecektik sanki biz aniden
kimsenin sesi yokken hem de, kimsenin parası pulu


balkonlu yazlar geçirip duruyorduk üst üste, şarkılı, kavgalı gürültülü
bir tek denizimiz eksikti nerdeyse, belki de bir tek denizimiz
gittiğimiz yer çölün içinde bir İstanbul’du hep, olsun, bu hep olsun
döndüğümüz yerse coğrafyada değildi henüz
yargıç kararını verene dek özlemeyecektik güya kimseyi
güya kimseyi eski sevgililerimize benzetmeyecektik güya
bunu derken şubat mıydı neydi, ama özlüyor muyduk neydik
bir sabah uyandık artık ve bir sabah niye uyandıksa işte
hiç bi rüzgârın uçuramayacağı uçurtmalar yaptık durduk
sahilde olduğumuzu unutarak sahile kadar yürüyüp durduk
sonra hepsinden vazgeçtik, vazgeçtiklerimizden de, yargıçtan da
niyeyse döndük işte, bir şarkının sonundaki kadın sesini özleyerek belki
belki bıçağın keskin tarafını özledik bahçesi olan evlerde sessizce
bir sessizliğin ellerini yakalayıp bırakmamak üzere özledik her şeyi
sevgili kıldık kendimizi sessizliğe ve yeşil duvarlı odalara belki
yaralarımızdan çeksinler diye tuzlarını belki de




şimdi canım çay çekiyor ve sigara çekiyor ve alkol çekiyor desem bile
canım çay çekiyor ve sigara çekiyor ve alkol çekiyor anlamına gelmiyor ki kelimeler

2 yorum:

Süleyman Unutmaz dedi ki...

ilkbaharı tam kapıda kıskıvrak boğazından yakalayıp bizim odaya kadar kovalamanın minibüs yolculuklarının cam kenarı soğuğunda mısın abi?

kiril dedi ki...

bi fotoğrafta ne zaman uçak görsem, düşüyorum, hem de öyle hızlı düşüyorum ki bir görsen

ne zaman ki birilerini buna inandırabildiğimde ise, karanlık çöküyor, bi dah uçmuyor uçaklar.