21 Nisan 2013 Pazar

ellerinden öperim, ey mutsuzluk

Dün yok mu o dün
Orda bir ceketim vardı çokça umursadığım
Ne zaman fotoğraflarda bir uçak görsem
Düşüyordum
siyah bir leke gibi üstüm başım
konuşsam da zaman, konuşmasam da zaman
akıp usulca bitiyor, akışını tamamlamadan
ve dinliyorum yazılmayan sesleri
yazılmayan uçan etekleri denizlerde felan
sadece ufak tefek takip ediyorum kendimi
bir adı bulunmayan


Bir sessizliğin ellerinden tutup martılar bekliyorum
Halbuki Martılara yer vermem yüzümde
Bir şiirin kanları damlıyor yüzüme benzeyen bir zamana
ve tek bir canım kalıyor pazarlıksız bir aşka.
Kadınlardan yapılmış kalp çarpıntıları
Bir başkasının gömleği içinde
Su kenarlarının bitmişliği içinde
Çırpınıyor konuşmak için
Ama o dün yok mu o dün
Durmadan Geçti gitti sanki
kağıt bir peçeteye yazılmıştı o kadar
alıp yırttığımız o dün


Oralarda bir dün yok mu dün
Sizin oraların akşamlarında
evinizde televizyonlar izlerken geçip giden bir dün
Ahmakça Yaşlanıp bir duvara toslayacağımız
Bir masa ve bir dün
Dedik ya kağıtlara yazılmıştı
İsmini vermeyeceğim Bir kızın
ellerinde unuttuğum


Yazılınca solmaz görünüyor güller ve şiirler
Yazılınca kaybolmayacak sanıyor
çocuklar Annelerinden
ne yazık ki güneşleri topluyorlar artık oramızdan buramızdan
ve Bulutlar yağmur bırakınca yerler ıslanıyor
Ne zaman bir uçak görsem fotoğraflarda ben
Üşüyorum bu yüzden


Ayıp ediyor bize zaman denen uçaklar
Bir şehir adeta düşmüyor yakamızdan
Ve düşüyoruz sözün hatrının peşine
Ardına kadar açık yaralanmaya göğsümüz
Gel dedi birisi, demiştir muhakkak
unutma dedik unutuldu işte
çünkü birden değişiyor zaman,
çünkü ben de buraya sığmam
elimizde kalıyor aşk
Ve Yarım yamalak nefret


Alıp üşüyorum işte bu kışları
Terliyorum bir haziran görsem

Hiç yorum yok: