4 Mart 2011 Cuma

sınır komşusu

Elimden gelen bir şey yok bu konuda. Korkuyorum ve korktuğumdan şüphelenmeye başladılar, bazen elimde olmayan sebeplerden ötürü umursayabiliyorum onları, onların yaptıklarını, onlara yapılanları, maça gitmeyi hiç ciddiye almıyorum örneğin, aynı zamanda gidiyorum. Hep buluyorlar bizi saklandığımız mevsimlerde, hep aynı sürede, hiç tozutmadan etrafı, -hem canımı sıkıyorlar, hem de aynı takımı tutuyorsun ya, sınırını bilmiyorsun kızgınlığının, sonra yine bir unutuş, yeniden acıyor vücudun, patlıyor kafatasın, miden kaynıyor, kitaplar bunu söylemiyor.
Hepimizin ödünç aldığı şeyleri geri vermenin vakti yaklaşıyor, yaşlandığımızı hatırlamıyoruz, bulutlar yaklaşıyor, dizlerimizi kanattığımız bıçakları yeniden kalbimize, yani kınına sabitliyoruz. Yani bıçağın en sivri ucuna batırıyoruz kendimizi, bedenlerimizin inşası uzun sürecek nasılsa, ustalar bir dahaki güneş tutulmasına yetiştirirler yetişmesine belki ama, ziyan etmemek gerek yaşamı, film bitti bitecek, kadınlar yataklarına ha girdi ha girecek, gecelikleriyle girdikleri o loş odalarsa karanlığa bulaştı çoktan, ve sahne karardı, ve o kadar da duygulanmıştık yani, hep boşunaydı, zira başlamak da filmin bitişi kadar sıkıcı.       bedenlerimizin inşası konusunda yalan söyledim bağışlayın, böyle bişey yok.
Uyku uyuyunca, karşılıklı olarak kendimizle tekrardan hesaplaşıyor, kimin ne alacağı varsa peşin ödüyor, kim ne kadar zarardaysa bir o kadar daha alıyor, biri bir güz gününü daha borç ediniyor bir diğerinden, aşırı dozdan ölmeliydik aslında ama. Ama bu çift benlik işi bile sarmıyor bir süre sonra, yarın ayağa kalkacağını bile bile, büyük sözler ederek konuşmak, kendinden çıkardığın, benliğinden eksilttiğin, dünya kadar yaşamayı kast ederek konuşmak, bi dünya jönümüz var ya, onlardan biri,bir jön ve bir balzac gibi konuşmak, ama bu kadar kibre gerek yok.
Yarım yamalak kalmışız, kırılmışız, üzülmüşüz, üstümüze gelmişler, sadece seviyoruz ve vedalar ediyoruz, işe yarayacağını biz de pekâlâ bilmiyoruz, saçlarımız kıvırcık adamakıllı, ama bu bizi ilgilendirmiyor. Bizimle ilgisi yok bu korkuların, sadece şüphelendikleri için giyiniğiz, biraz konuşuyorsun, biraz eksiksin, biraz da meyve yesek olurdu aslında, sonra  hep birine öfkelisin, birine daha, sonra birine daha,pardon ama birden bire bir müzik arası vermişlerken, çocuklardan ferdi ve adını bilmediğim diğerleri, niçin yaşandığını öğretiyorlar, bu ne demek şimdi Cahit ağabey…
elimden hiç bişey gelmiyor, gelse bile sınırdan geçirmezler, vize çıkmamış, kavramlar ve fizik dersleri aklımı karıştırıyor bu saatlerde, bunun bir de sefasını çekeceksin diye uzun beklemeleri olacaktır mutlaka, velhasıl galata o kadar yakın ki hiç görememişim mesela,
bir nergisin zümrütten yapıldığı düşlenebilir, bir atlının hala Moğol kalabildiği düşünülebilir, bu intikamı alacaklar mı sence?

1 yorum:

Süleyman Unutmaz dedi ki...

güzel. ne diyiim.güzel. insan ölse bu kadar güzel olur.