7 Mayıs 2012 Pazartesi

SES VE ÖFKE

bir cadde köşe yaparak döndü, indi ve toprak bir yol oldu. toprak her iki yandan da dik olarak iniyordu; geniş bir düzlük orada burada küçük kulübeler, rüzgarların aşındırdığı damlar yolla aynı düzlemde. kırık şeyler, tuğlalar, tahta parçaları, çanak çömlek, ve bir zamanlar bir kullanma değeri taşımış nesnelerle kurulmuştu bu kulübeler otsuz küçük arsalarda. yetişen tek şey kenarda biten otlar, ve ağaçlardan: böğürtlen, akasya, incir...   Evlerin çevresindeki pis kokulara katılan ağaçlar, tomurcukları bile eylül'den kalma kederli ve dayanıklı görünen ağaçlar; sanki ilkbahar bile onları unutarak geçip gitmiş, içinde büyüdükleri ağır ve belli zenci kokuları ile beslensin diye bırakmış. Onlar geçerlerken kapılarda konuşuyorlardı zenciler, çoğunlukla Dilsey'e sesleniyorlardı.   ...........................
.......................
.......................erkekler ağırbaşlı elbiselerini giymişler, koyu kahverengi ya da siyah, altın saat zincirleri ve bir kaçında da baston; gençlerde ucuz mçiğ mavi renkte ya da ekoseli ve afili şapkalar; kadınlarda biraz sert hışır hışır eden jüponlar ve çocuklarda beyazların eskicilere sattıkları elbiseler. Benjy'ye bakıyorlar, karanlıkta gören hayvanların gizliliği var hepsinde.        ...............................
..........................
...........................
...........................
ve yaşlılar Dilsey'le konuşuyorlar, çok yaşlı olmayanlara Frony'nin cevap vermesine izin veriyor Dilsey.
..........................
.........................
yol yeniden yükselmeye başladı, üstüne resim yapılmış bir fonun önündeki sahneye doğru. meşe ağaçlarıyla çevrili kırmızı bir tuğladan bir kesilişle bitiverdi yol, kesilen bir şerit gibi. yanındaki eski bir kilise, çılgın çan kulesini resimlerdeki kiliseler gibi yükseltiyordu havaya, ve bütün sahne, uzaydan gelen rüzgarlı güneş ışığının ve nisan ve çamlarla dolu sabah havasının karşısında yatan düz toprakların son ucuna serilmiş renkli bir karton kadar düz ve derinliksizdi.

Hiç yorum yok: